Aydın Çine’de “Madenlerin İnsan ve Çevreye Etkileri Konferansı” gerçekleştirildi. Sendikamız Genel Teşkilatlandırma ve Eğitim Sekreteri Tayfun Demir, konferansa konuşmacı olarak katıldı.
MADENLERİN İNSAN VE ÇEVREYE ETKİLERİ KONFERANSI DÜZENLENDİ
Aydın Çine’de “Madenlerin İnsan ve Çevreye Etkileri Konferansı” gerçekleştirildi.
Çine Yaşam Platformu, AYÇEP, Çine Eğitim Sen, Sendikamız ve Aydın Tabip Odası tarafından ortaklaşa gerçekleştirilen konferans-forum etkinliği 18 Ağustos 2019 tarihinde Çine Belediye Kültür Merkezi’nde yapıldı.
Sendikamız Genel Teşkilatlandırma ve Eğitim Sekreteri Tayfun Demir, konferansa konuşmacı olarak katıldı.
Programın açılışında konuşan AYÇEP yönetim kurulu üyesi Av. Hicran Danışman, Çine’nin en önemli çevre ve sağlık sorunlarının kaynaklarından olan madenlerin olumsuz etkilerine dair yapılan konferansın Çine’de bir ilk olduğunu belirterek, bu ilk adımın devamının geleceğini söyledi.
Daha sonra söz alan Çine Yaşam Platformu sözcüsü Ahmet Uslu, madencilerin yöredeki madenleri çıkarıp zenginliklerine zenginlik katarken hastalıkları halka bıraktığını ifade etti. Madenlerinde kullanılan dinamitler nedeniyle su kaynaklarının tahrip edildiğini belirten Uslu, “Yaramız büyük. Silikozisden ölen işçileri saymayı ben artık bıraktım. madencilerin yıllardır kaç ocağı ruhsatsız, denetimsiz çalıştırdığını bilmiyoruz” dedi.
Etkinliğin öğleden önceki bölümünde gerçekleştirilen panelde ilk olarak konuşan Aydın Tabip Odası Yönetim Kurulu üyesi Dr. Recep Bıyıklı meslek hastalıkları, pnömokonyozlar ve özellikle slikozis üzerinde durdu. İş yerlerinde gerekli önlemler alınmadığı için işçileri meslek hastalıklarına yakalandığını ifade eden Bıyıklı, SGK istatistiklerine göre Türkiye’de meslek hastalıklarına yakalanan işçilerin sayısının her geçen yıl arttığını ifade etti.
DEMİR; İNSAN SAĞLIĞI VE EMEĞİN HAKKININ KORUNDUĞU
BİR ANLAYIŞIN ÇALIŞMA YAŞAMINA EGEMEN OLMASINI İSTİYORUZ
Sendikamız Genel Teşkilatlandırma ve Eğitim Sekreteri Tayfun Demir, Zonguldak ve örgütlü oldukları diğer yerlerdeki çalışma koşullarından bahsederek, “Eğer örgütlü olursak inanın meslek hastalıkları da azalacaktır” dedi. Demir, “Her şeyden önce insan sağlığı ve emeğin hakkının korunduğu bir anlayışın çalışma yaşamına hakim olmasını istiyoruz” dedi.
Demir şunları söyledi; “Madencilik endüstriyel anlamda birçok alana doğrudan hammadde sağlayan ve insan gücü barındıran dinamik bir sektördür.
Yani işçisiyle, çevresinde yaşayan topluluklarla doğrudan ilgilidir.
Zonguldak’ta maden ocaklarında çalışan arkadaşlarımızın karşılaştığı en önemli sağlık sorunu ise kömür tozu nedeniyle oluşan bir akciğer hastalığı olan pnömokonyozdur.
Bu sağlık sorunu işyerlerinde alınan önleyici tedbirlerle azalmıştır.
Özetle bu tedbirler, sulu delik delme, tozlu kısımları ıslatma, fiskete kullanma gibi yöntemlerdir.
Bu bölgede de meslek hastalıklarına karşı tüm çalışanlar periyodik muayeneye tabi tutulmalı ve gerekli önlemler alınmalıdır.
Burada örgütlenme çalışması yapmış bir Sendika olarak biliyoruz ki, mermer fabrikalarında çalışan arkadaşlarımız mermer tozunun çok yoğun olduğu ortamlarda çalışmak zorunda kalıyorlar.
Arkadaşlarımız, örgütsüz, sendikasız ve iş güvencesi olmaksızın bu sağlıksız şartlarda çalışmakla karşı karşıyalar.
Çünkü işletme sahipleri, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerini maliyetli buluyorlar.
Karlılık oranlarını artırabilmek için öncelikle işçi sağlığı ve güvenliği harcamalarından kısıntı yapmanın yollarını arıyorlar.
Bu önlemleri, göstermelik ve zaman yapılan denetimlerden geçebilmek amacıyla alıyorlar.
Sonrasında her hangi bir kaza anında işçiyi suçlayacak tutanaklar tutmaya ve raporlar düzenlemeye çalışıyorlar.
İşçi sağlığı ve güvenliğine dikkat çekmek için kullanılan sloganlardan biri “Önlemek ödemekten ucuzdur” sloganıdır.
Çünkü bir kaza anında veya meslek hastalığına yakalanma durumunda doğrudan ve dolaylı maliyet hesabı yapıldığında işveren, devlet ve toplum açısından çok daha yüksek bir maliyet ortaya çıkmaktadır.
İnsan hayatı ve sağlığı söz konusu olduğunda maliyet hesabı yapılmaz.
Biz Genel Maden İşçileri Sendikası olarak bu bölgedeki sorunları gördük ve bu bölgede örgütlenme çalışması yaptık.
Ancak işverenler sendikalı olan arkadaşlarımızı işten attılar.
Örgütlenmeye karşı şirket isimlerini bile değiştirerek, arkadaşlarımızı sağlıksız şartlarda çalıştırmaya ve kârlarına kâr katmaya devam ettiler.
Herşeyden önce insan sağlığını, alınterinin değerini bilen bir anlayışın sağlanması gerekiyor.
Şirketlerin ve devletin anlayışını değiştirmek için mücadele etmeliyiz.
Biz 73 yıldır bu mücadeleyi verdik ve bu mücadeleyi sürdürmekte de kararlıyız.
Çünkü örgütlenme demek, Sendikalı olmak demek; iş güvencesine sahip, emeğinin karşılığını alan, insanların sağlıklı koşullarda çalışması demektir.
Biz bu görevi, er ya da geç ama mutlaka başaracağız ve bu bölgede emek vererek, alın teri dökerek üretim yapan arkadaşlarımızın herşeyden önce sağlıklı koşullarda çalışmasını sağlayacağız.
Sendika demek öncelikle işçi sağlığı ve güvenliği demektir.
Sendika varsa, işveren kazayı önlemenin, kaza sonrası doğacak maliyetten daha ucuz olduğunu görür.
Sendika demek öncelikle insanca bir çalışma ortamı demektir.
Sendika demek insanca yaşam koşullarını her alanda yakalamak demektir.
Sendika demek örgütlü güç demektir.
Biz, TÜRK-İŞ ile Türkiye’nin dört bir yanına, İndüstriyall ile Avrupa’nın ve dünyanın dört bir yanına ulaşıyoruz. Her alanda dayanışmamızı geliştiriyor, güçlendiriyoruz.
Önceliğimiz her zaman sağlığımız ve hayatımızdır”.
Orman yüksek mühendisi Doç. Dr. Yücel Çağlar, konuşmasında güncel bir tartışmaya dikkat çekti. Çağlar, “Mesele tamamen sistem sorunu ve biz bu meseleye bu gözle bakmazsak, ‘siyaset yapmıyoruz’ sığlığına devam edersek daha çok kaybederiz” dedi.
Panelin son konuşmacısı olan Av. Hicran Danışman ise “meslek hastalıklarına hukuksal yaklaşım” meslek hastalıkları tanımı, bu hastalıklara yakalanan işçilerin hak arama yolları, açılacak davaların nitelikleri ve hukuki süreçlere dair bilgiler verdi.